Sanat Nedir ?
Sanat, sözlüklerde insan yaratıcılığının, hayal gücünün ifadesi olarak ya da daha detay ile “bir duygunun/düşüncenin en güzel hali ile duyusal olarak vücut bulmasıdır” şeklinde tanımlanıyor. Sizi bu konuda biraz daha derine götürmek istiyorum.
Öncelikle , sanat denildiğinde ilk akla gelen eserlere bir göz atalım.
1.Mona Lisa
2.Davut Heykeli
Sanat; duygularımızın herhangi bir amaçla varlığa dönüşmesidir. Soyutluğumuzu, kendi bilincimizle bir sunum amacı ile somutlaştırdığımızda adı artık sanat olacaktır. Sanat, birbirinden farklı çok fazla çeşitle görecelidir. Nereden ve nasıl bakıldığına , bakan kişinin önceki deneyimlerine , hayata dair eksikliklerine ya da fazlalıklarına göre de değişkenlik göstermektedir. Bu sebeple herkesin sanat kavramı da kendine göre oluşmaktadır. Fakat yaratıcılık unsuru ile şekle dönüştürülen varlığın tamamlanmasını genel manada bu tanıma uygunluğunu herkes kabul etmektedir. Genel olarak kabul gören başlıkları, mimari, heykel, resim, edebiyat, müzik, tiyatro ve sinema olmak üzere yedi tanedir. Asıl karmaşa “Sanat ne içindir?” sorusu ile başlamaktadır.
Kim İçindir ?
Bu konuda en bilindik tabir ile iki ayrı tespitte bulunulmuştur:
“Sanat, sanat içindir ” denilerek toplumu içinden ayrıştıran bir cevap buldular. Bir kavramı sadece kendi içinde kendi ile sınırlandırırsak, onu tüm diğer alanlardan uzaklaştırmış oluruz. Sanat karar vericilerinin de o sınır içinde olduğu bir alan adil bir niceliği kapsayamamaktadır. Çünkü karar vericileri de sınırın dışını göremeyecektir. Oysa sanat, tüm bilgi katmanları ile iç içedir. Ayrıştırırsak eksik kalacaktır ve tam olarak kendi azametini gösteremeyecektir.
“Sanat , toplum içindir” denilerek de , sanatı topluluğun akıl ve hissiyat çerçevesine sığmaya çalışmak durumunda bırakmışlardır. Sanat, topluluğun yetkinliğine göre şekil almaktadır. Kabul görmek için , o sınırları aşmaya cesaret edemez, etmek de istemez zaten. Çünkü, aykırılıklar genelde kabul görmemektedir. Sadece topluma kendini ifade etmeye çalışan bir amaç, kendini de kısıtlamak zorunda kalır. Bu inanılmaz derecede kapsamlı olan tanıma, küçük ölçekle bakma zorunluluğu getirmektedir.
Aslında özüne bakarsak, “Sanat; sanattan anlayabilen ya da anlamasını öğretebildiğimiz toplum içindir.” . Ne kendi genişliğini yitirmeli , ne de toplumdan ayrıştırılmalıdır. Dokunabildiği her yere dokunmalı, dokunmasına izin verilmeyen alanlarda da kesinlikle değeri çürütülen olmamalıdır.
Yapılması Gereken Nedir ?
Öncelikle sanat, bilgi değerlerinin mucizevi içeriğinde topluma öğretilmedir. Öğretmediğimiz bir değeri, genel toplumun nasıl anlamasını bekleyebiliriz? “Ehline denk gelmeyen her şey ziyan olur” u kabul ederek, sanatı denk gelişlere neden bırakıyoruz ? Elbette ki kaderine bırakmamalıyız . Bu kaderine terk edilen bilinci sanat için ayrıca özenerek, çabalayarak daha bilinçle yaşamak, yaşadıklarımızdan ve gözlemleyebildiğimiz her şeyden haz alabilmek, kendimize kattıklarımızı sanata dönüştürmek adına artık bu durumu aşmak için hep beraber çabalamalıyız.