Bizler tamamıyla hissede bilinen, soyut ve somut olarak bilebildiğimiz ne varsa, kendi içinde tekrar kendini kucaklayan, kendinden beslenen, kendinden tükenerek azalan, muhteşem bir alan olan Yin Yang’ın içindeyiz.Yaşamsal süreçlerin içerisinde kurgulanmış sonsuz bir döngüde hayatı yaşarız. “Her şeyin zıttı vardır “ kavramının bir dilbilgisi kuramından sıyrıldığını anlamak için, gerçek manada yaşamı hissetmek ve anlamayı istemek gerekir. Burası aslında, iç içe geçmiş kırılmaz çarkların oluşturduğu enerjinin oluşturduğu sonsuz dengeli bir döngüdür. Evrenin enerjisi ile kırılamayan bir dizilimin kapsamında bulunuyoruz. Farkında olmadan tüm değişken temaların birbirini teğetlediği yerde, benliğimizide içine katarak, kendimizi de genişletip, daraltıyoruz. Gerçeğinde yetkin şekilde tanımıyoruz dengeyi, yaşam içindeki anlamını ve etkisini yeterince bilmiyoruz.
YİN VE YANG
“Yin Yang” bütününün içinde, gecenin hüznünden kötülüğe, üzüntüden de zifiri renklere bürünmüş, su olarak betimlenen, dişiliğine sarılmış bir karanlıkta Yin vardır. Mutluluğu simgeleyen eril bir güce adanmış, ateşe düşmüş parlak bir aydınlığın içinde de Yang. Yin’in taşıdığı karanlıkta benliğimizde ve kainatta görmemiz için kodlanan, edilgen üzüntülerin, öğretilmiş üzüntülerden ağırlığının ; ateşle şekillenmiş Yang’ın aydınlığında gizli olan mutluluğun azalımıyla arttığını ya da bunun tam tersi bir durumu sadece yaşadıkça kavrayabiliriz. Yin içsel yönlerimizi , Yang dışsal yönlerimizi de temsil eder. Belli kuralların içine hapsolamayacak kadar sonsuz olması sebebi ile dengeleri deneyimlemeden farketmek çok kolayca mümkün değildir. Çünkü, Kainatta bulunan doğasal bir Yin Yang’ın içinde, kendi benliğimize ulaşana kadar bir çok Yin Yang bulunur. Tüm iç içe geçen bu dengenin parçalarının birbirine olan etkisi de, ne kadar birbirini kavradığıyla ilişkili olarak doğru orantıda etkilenir. Yang süreci başlatan etken taraftır, Yin ise edilgendir. Dişilik ve eril terimlerimden etkilenerek kadın bir birey Yin’dir, erkek bir birey de Yang’tır denilemez. Bahsi geçen enerjileri ait olduğu enerjiye göre tanımlanlamak doğru kavramı bulmamıza yardımcı olacaktır. Etken karakter taşıyan bir kadın, Yang enerjisine sahip, diğer taraftan sağlıklı bir denge için edilgen olabilen bir Yin enerjisi taşıyan edilgen karakter de erkek bir birey olabilir ve bahsedilenin aksi enerjileri taşımakta mümkündür.
DENGE
Asıl dengeyi sağlayan; birinin artarken diğerinin iradesiz biçimde artan olgu kadar azalmasıdır. Azalımın sıfıra kadar indirgenmesi mümkün değildir, bu sebeple tam olarak hiçbiri yok olmaz. Seçim hakkı yoktur. İstesek de istemesek de niteliği ve oluşumu kendiliğindendir. Oluşan bu döngünün içinde kendinden mutlak bir iz vardır. Bunu tam manasıyla anlatan Taiji(Tai chi) yüksek bir güç sembolüdür. Daire ile şekillenen sembol, hayat ve enerjiyi ifade eden bir alanı temsil eder. Renklerin birleşimindeki eğrilik; kesin kurallarla ayrıştırılamamasını ve birbiri ile şekillendiğini göstermektedir. Temel de oluşan dengeyi sağlayabildiğinizde, bulunan bu denge yaşamınızda huzuru bulduracaktır. .Taiji der ki; her karanlıkta biraz aydınlık ve her aydınlığın içinde biraz karanlık vardır. Sembolün içinde bulunan siyah alandaki beyaz nokta ve beyaz alandaki siyah nokta bunu işaret etmektedir. Doğa düzenindeki enerji akışı nefes almaya benziyor şeklinde örnekleyebiliriz. Nefesinizi tutsanızda , ilk alacağınız nefes, tuttuğunuz nefesin açıklığını kapatacak kadar derin bir nefes olacaktır. Çünkü , dengelenen her şey birbirinin boşluğunu idame ettirerek devam eder. Durması sadece tamamıyla yaşamın ya da içerikteki bir denge ise bu, onun içinde bunu kavrayan durumun son bulması ile mümkündür.
Yin Yang dengenin algoritmasıdır. Evren, değişkenlerin bağımsızca atandığı dokunulmaz enerjinin sahibidir. Yang’ın barındırdığı, günün içindeki gündüzün geceye dönümüdür. Yin’in barındırdığı, gündüzün geceyi sarmalamasıdır. İyiliği ne kadar korumaya çalışsak da bir parçasında kötülüğün bulunduğu, kötülüğün içerisinde de iyiliğin bulunduğu incecik izler vardır. Varacağı en zirvede tam doygunluğuna ulaşmışken, o zirveden tekrar azalışa inen bu döngüleri izliyor musunuz? Mutluluğumuzun en yüksek anında, bu kadar mutlu olunamaz diyerek bahaneler içerisine düşüp, bu mutluluğu azaltmıyor muyuz? Üzüntümüzün en zirvesinde artık iyi şeyler de olmalı diyerek tekrar yaşama hevesine tutunmuyor muyuz? Bu denge değil midir ki ruhumuzu da başlangıçlara taşıyan ve sonrasında yine finale ulaştıran. Bittiğinde umutla , umuda başlayan duygularımızla akıp giden zamana inancımızı sağlamlaştıran, bu denge değil midir? Sende biraz ben, bende biraz sen vardır. Bazı an en çok sen ‘li oluruz, sonra akışla beraber tekrar ben oluruz. Düşüncelerimizde ve hayallerimizde de olan Yin Yang ‘tır. Düzlemsel şekillerle başlatılan, bitip tekrar başlatılan etkinin edilgenleşmesidir.
Değişimin dönüşümlü olarak idamesinde, gerçek olan tutungaçlarımız düşünmediğimiz bu alana aittir. Tüm kavramların oluşumu, eksiksiz tamamlanmış eril ve dişi yapının kavuşumudur. Bizler, söylenemeyen hatta tanımlamaların yetemeyeceği sonsuz alan olan bu sürecin bireyleriyiz. Benliğimizde dengeyi kurabilmeden hiçbir varoluş sorgumuzu tamamlayamayız. Sevmeye başlamanın artışıyla, çok sevmenin verdiği bir sızı vardı hatırlıyor musunuz? Sonrası mutlak çatışmaların içerisine sizi çektiği ve çatışmaların sonucunda süregiden sevgiyi eksiltmeye başladığı… İlla ki bir karşı cinsi sevmek değildir konu. Neyi severseniz sevin döngünün şeklinde istisnasız Yin Yang vardır.. Herşeyin fazlasının zarara ulaştıran sonuçları da aynı noktaya vardırır bizi. İç içe katışırız her yerde, her alanda. Yer’in Göğ’ü vardır, karanlığın aydınlığı, sesin sessizliği, baharın kışı.. Biri var ise diğeri de vardır. Biri yok ise diğeri de yoktur. Başlamak için eşleşmek gerekir. Başlatılan herşeyin eşi vardır onu tamamlayan. Yaşadıklarımız bu gerçekliğin vazgeçilmez mükemmel uyumunun şaheseridir. Dengeden hangi tarafa fazla yüklenirseniz, diğeri bunu taşıyan taraf olmak zorundadır. Bu yük zamanla diğerini ezer ve taşınan, taşıyan taraf olmak zorunda kalır. Tüketmemek adına, benliğimizin doymak bilmeyen arzularını tamamen karşılamak için güç harcamak yerine, dengeyi sağlamak için güç harcamak, en çok kendimiz için faydalı olacaktır.
BENLİĞİMİZDEKİ YİN YANG
Bu arada biraz da kendi benliğimizden bakmak da gerekir. Bir ben, özünde mutlak başka bir ben daha oluşturur. Böylece, tüm etkileşimleri toplayan iki yanımızı oluşturmaktadır; aklımız ve duygularımız. Kendi Yin’imiz ve Yang’ımıza varırız, kendimizde Yin Yang oluruz. Kendi aklığımızdaki karanlığımızın ya da kendi karanlığımızdaki aklarımızın içinde tüm endişelerimizin, tüm sevinçlerimizin hududunda mutlu olmak için çırpınmalarımızın anahtarı dengedir. Uyuyamadığımız geceler aslında daha önceden çok fazla istediğimiz şeylerden kaynaklanır. Varlığın yokluğu doğurduğu fikrimiz ile kendimizde tüketmeye başladığımız umudun artarak yoğunlaştığı bir duygudan, umudun kırıldığı ve artık olmayışının gerçekliği ile karşılaştığımız o an. Yin den Yang’ a değişimimiz, o anda vazgeçmekle başlayan artık isteğimize değil, bambaşka bir aydınlığa çıkma kararına ulaşmamızdır. Bendeki başka bir ben’imiz, yeni benler oluşturur, arzular, tutkular, iradeler… hepsi yine iç içe geçer , birbirinden etkilenir ve döngüler içinde kalırız. Dengeyi korumak aklen ve manen fazlaca güç ister. İçimizdeki güç, denge ile zirvede tutunabilir. Dengeyi sağlayamadığımız hiçbir süreçte, hiçbir şey dilediğimizce olamaz. Baktığımızda görmeliyiz dengenin çizgisini.. hatta biz çizmeliyiz o dengenin şeklini , zirvesini. Fakat iradesizdir denge. Bu yüzden neyi istediğimiz değil ne kadar istediğimiz ya da ne kadar istemediğimizi keşiflerle , deneyimlerle öğrenmeliyiz. Karanlıkta birkaç sefer kalmakla biliyoruz ve anladık ki aydınlık tam manasıyla yok olamaz. Buna inanarak bir karanlığa girdiğimizde karşı dengedeki aydınlığın varlığına inanarak bunu sağlayabiliriz. Aydınlıkta bulunduğumuzda, endişelerimizden arınarak bakmalıyız. Dengede kalmak bizi aydınlıkta yeterince tutacak bir alan yaratmaya izin verecektir.
Hayatta başlattığımız tüm etkileşimde olmamızı gerektiren enerjilerde, denge kavramına göre adım atmak önceliğimiz olmalıdır. Hem kendi Yin Yang’ımızı ,hem de dış dünyadaki ayrı ayrı kendi içinde oluşan Yin Yang’ları tanımalıyız. Her ne kadar zor olsa da bu anlayışı idrak ile başlayan kendi denge döngümüz zamanla bir yaşam tarzı haline gelecektir. Deneyimlerimizle öğreneceğimiz, denge alanlarımız zamanla kendini düzenleyen, kendini yenileyen ve onaran bir hale bürünecektir. Sonuçlarını bilmediğimiz üzüntülerimizde, bu dengeye en çok ruhumuzun ihtiyacı bulunmaktadır. Dengeye kavuşmak için çabalamak gerekir. Çabalamadığımız sürece hiçbir şey olağan halde dilediğimiz gibi olamayacaktır. Anlayıp , döngüyü kavrayıp, dengemizi kurmaliyız.. Böylece, Yin Yang’ımız bize yeni bir yaşam şekli sunacaktır.