Bu zamana kadar sevgi için yapılmış yüz binlerce tanım vardır. Elimizde ortak bir tanım olsaydı belki nasıl seveceğimizi öğrenmek hepimiz için çok daha kolay olabilirdi.
Sevgi sözcüğü bu tanımların çoğunda isim olarak tanımlanmıştır. Fakat teorisyenlerin neredeyse tamamı sevgiyi (love) isim olarak değil de bir fiil olarak kullandığımız zaman aslında hepimizin daha iyi seveceğinden bahseder.
Eric Fromm, sevgiden “kişinin kendisinin ve bir başkasının tinsel gelişimini beslemek amacıyla benliğini genişletme iradesi” olarak bahsetmiştir.
Bu tanımdan daha detaylı bahsedecek olursak; sevgiden bir irade edimi olarak bahsetmek doğru olacaktır. Yani hem bir niyettir hem de bir edim. Burada irade bir seçim yapmaktan bahseder. Hiçbirimiz sevmek zorunda değilizdir ama sevmeyi tercih ederiz. Seçim de gelişmek için yapıldığından, sevgiyi bu şekilde tanımlıyor olmak içgüdüsel olarak sevdiğimiz yönündeki yaygın varsayımı reddeder niteliktedir.
Sevmeyi kendimizin ve bir başkasının tinsel gelişimini besleme iradesi olarak kavrayabildiğimiz zaman; incitildiğimiz veya istismara uğradığımız bir ilişkide sevgiden söz edilemeyeceğini de net bir şekilde kavramış oluruz. İstismar ve ihmal, tanımları gereği beslenme ve ilgi göstermenin tam zıt kutbundadır.
Çocukluğumuzda bizi incitenlerin aslında bizi sevdiği düşüncesine sadık kalmak gibi (örneğin: ebeveynlerimiz), yetişkinler tarafından incitildiğimiz zaman da onların bizi sevdiğini iddia ederek bu durumu normalleştirmeye çalışırız. Romantik ilişkiler de aile ilişkilerindeki gibi ilgi doluysa duygusal işlevsizliği görmezden gelmek çok kolaydır. Yani aslında sönümsüz sevgiden yoksunluk; ilişkide ilgi, yakınlık veya hazzın olmadığı anlamına gelmez!
İlgi sevginin bir boyutudur ama sadece ilgi göstermek, sevdiğimiz anlamına gelmez.
Çoğumuz bize daha güvenli hissettirdiği için; sevgiye dönüşmeyen, sadece yakınlık ve ilgi odaklı ilişkiler yaşamayı tercih ederiz. Bu ilişkilerdeki talepler, sevgi temelli ilişkilerdeki kadar çok değildir; risk almak daha kolaydır. Yani aslında çoğumuz aşkı arzulasak bile risk almayı tercih etmeyiz. Daha sevgi dolu bireyler olmak yerine sevginin olmadığı koşullara uyum sağlamaya çalışırız.
Aslında bu koşullara uyum sağlamak yerine çeşitli bileşenleri bir araya getirerek içtenlikle ve güzel sevmeyi öğrenebiliriz. Bu bileşenlerden şöyle bahsedebiliriz;
- dürüstlük
- açık iletişim
- ilgi
- yakınlık
- tanıma
- saygı
- adanma
- güven
“Sevgi, sevgi ne yaparsa odur” Bell Hooks.
Bunu sürekli aklımızda tutabildiğimiz zaman sevgi sözcüğünün anlamını indirgemeyen ve değersizleştirmeyen bir şekilde kullanacağız. Sevdiğimiz zaman; ilgi, yakınlık, saygı, adanma ve güveni açık ve dürüst bir şekilde ifade edebileceğiz.
Sevmekten bahsettiğimizde neyi kastettiğimizi bilmek, sevmenin tanımını kendimizce iyi bir şekilde yapabilmek; kendi sevme yolculuğumuzda haritamız olacaktır.
Credit: Psk. Heyecan Korkmaz