Orhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanık (13 Nisan 1914, İstanbul– 14 Kasım 1950, İstanbul), daha çok Orhan Veli olarak tanınan Türk şairdir. Melih Cevdet ve Oktay Rıfat ile birlikte yenilikçi Garip Akımının kurucusu olan Kanık, Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşıdı. Şair otuz altı yıllık yaşamına şiirlerinin yanı sıra hikaye, deneme, makale ve çeviri alanında birçok eser sığdırdı.
Orhan Veli’nin edebiyatımıza kazandırmış olduğu işte o meşhur şiirleri;
Bir Garip Orhan Veli
İstanbul’da Boğaziçi’nde
Bir garip Orhan Veli’yim
Veli’nin oğluyum
Tarifsiz kederler içindeyim
Urumeli Hisarı’na oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum
İstanbul’un mermer taşları
Başıma da konuyor martı kuşları
Gözlerimden boşanır hicran yaşları
Edalım…
Senin yüzünden bu halim.
İstanbul’un orta yeri sinema
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama
El konuşurmuş, görüşürmüş bana ne
Sevdalım…
Boynuna vebalim
İstanbul’da, Boğaziçi’ndeyim
Bir garip Orhan Veli’yim
İstanbul’u Dinliyorum
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık,
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalı Çarşı;
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa;
Güvercin dolu avlular.
Çekiç sesleri geliyor doklardan,
Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski âlemlerin sarhoşluğu,
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, lâf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul’u dinliyorum.
Davet
Bekliyorum;
Öyle bir havada gel ki,
vazgeçmek mümkün olmasın!
Delikli Şiir
Cep delik cepken delik
Yen delik kaftan delik
Don delik mintan delik
Kevgir misin be kardeşlik
Anlatamıyorum
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Gün Olur
Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.
Hele martılar, hele martılar,
Her bir tüylerinde ayrı telâş!..
Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur, başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi…
Seni Sevmek
seni sevmek…
evet haklısın, kötü kızım.
suçluyum seni sevdiğim için.
gece gündüz, benim olman için ettiğim dualar…
bir gecede olsa, rüyama girmen için,
dilek ağacına bağladığım umutlar,
döktüğüm gözyaşları sana olduğu için suçluyum ben…
hep terkedildiğim için,
istenmesemde senden kopamadığım,
her türlü sözlere maruz kaldığım
ve sana güvendiğim için suçluyum ben…
doğru… zaten sen hep doğruyu söylersin.
bir çocuk ne anlar sevmekten?
ne anlar ki sevgi uğruna ölmekten?
ne anlar, yaşam nedir, dünya ne?
her şey tozpembedir onun gözünde,
hep umut vardır o küçük yüreğinde…
karanlıkta aydınlık hisseder,
olmayacak sevdaya olur der…
ben de çocuğum ve cezalıyım…
cezam; sevilmemek…
tek suçum ise;
seni be canım, seni sevmek…
Yaşamak
Biliyorum, kolay değil yaşamak;
Gönül verip türkü söylemek yâr üstüne;
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
Gündüzleri gün ışığında ısınmak;
Şöyle bir fırsat bulup, yarım gün,
Yan gelebilmek Çamlıca tepesine…
— Bin türlü mavi akar Boğaz’dan —
Herşeyi unutabilmek maviler içinde.
II
Biliyorum, kolay değil yaşamak;
Ama işte
Bir ölünün hâlâ yatağı sıcak,
Birinin saati işliyor kolunda.
Yaşamak kolay değil ya, kardeşler,
Ölmek de değil;
Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.