Mescid-i Aksa, İsrail ve Filistin ‘in tam ortasında yer alan Kudüs şehrindedir. Dünya Mirası ve Ortadoğu’nun Kalbidir. Tarihi boyunca birçok medeniyetin ve dinin kesişim noktası olmuş kutsal bir alan olarak önemini korumaktadır. Kudüs’ün kalbinde bulunan bu kutsal yer, İslam inancında üçüncü en kutsal mekân olarak kabul edilir. Ancak Mescid-i Aksa’nın sadece İslam için değil, tüm insanlık için büyük bir önemi vardır. Kudüs, Yahudilik ve Hristiyanlık için de kutsal sayılan bir şehirdir. İsrail, başkentinin Kudüs olduğunu ilan etmiştir. Fakat Birleşmiş Milletler, bu kararı tanımadığını açıklamıştır. Aynı şekilde Filistin ‘de tıpkı İsrail gibi kendi başkentinin Kudüs olduğunu ilan etmiştir.
Bu kutsal mekân, Yahudilikte, Mescid-i Aksa, Kutsal Tapınak’ın (Beit Hamikdash) var olduğu yer olarak kabul edilir. Hristiyanlıkta ise, İsa’nın hayatında önemli olayların yaşandığı yerlerden biridir. Dolayısıyla, Mescid-i Aksa sadece bir dini sembol değil, aynı zamanda dünya kültür mirasının da bir parçasıdır. Ancak maalesef, Mescid-i Aksa ve etrafındaki Kudüs bölgesi, tarih boyunca birçok kez çatışmaların ve saldırıların hedefi olmuştur. Günümüzde, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları da bu çatışmalardan ayrışmış, tamamen bir savaş haline dönüşmüştür. İsrail’in Filistin’e saldırmasının altında yatan pek çok sebep bulunmaktadır, ancak temelinde toprak ve siyasi ihtilaflar yatmaktadır.
Filistin toprakları, tarih boyunca farklı devletlerin ve medeniyetlerin hakimiyeti altında kalmıştır. Ancak modern dönemde, Filistin ve İsrail arasındaki toprak anlaşmazlıkları, kökenleri derinlere uzanan karmaşık bir sorun haline gelmiştir. Bu sorunun merkezinde, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Kudüs bölgesi önemli bir yer tutar. Hem İsrail hem de Filistin, bu bölgeyi kutsal ve stratejik olarak değerli bulmaktadır.
İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları genellikle toprak ve güvenlik endişelerine dayanmaktadır. Ancak bu saldırılar, sadece bir toprak anlaşmazlığı değil, aynı zamanda siyasi ve ideolojik çatışmaların bir sonucudur. Filistinlilerin kendi topraklarında özgür ve bağımsız bir şekilde yaşama hakkı talepleri, İsrail ile süregelen çatışmaların temelini oluşturmuştur.
Mescid-i Aksa’nın Önemi
Sadece bir dini sembol olarak değil, aynı zamanda barış ve adalete olan ihtiyacın bir göstergesi olarak da görülmelidir. Bu kutsal mekân, farklı inanç ve kültürlere mensup insanların bir araya gelip barış içinde yaşayabileceği bir sembol olmalıdır. Ancak bu ideal ancak tüm tarafların barışçıl çözümlere yönelmesi ve karşılıklı saygıya dayalı bir diyalog yürütmesiyle gerçekleşebilir. Ayrıca sadece dini bir boyutta değil, aynı zamanda tarihi, kültürel ve siyasi bir boyutta da büyüktür. İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları, bu kutsal mekânın çevresindeki toprak ve siyasi ihtilafların bir sonucudur. Ancak bu çatışmaların çözümü için, tüm tarafların barışçıl çözümlere yönelmesi ve Mescid-i Aksa’nın kutsal statüsünü korumaya odaklanması gerekmektedir.
Tüm dünyada masum insanlara yönelik yapılan bir savaş, insanlık suçu olarak kabul edilmektedir. Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gibi uluslararası belgeler, savaş sırasında sivillerin ve sivil altyapının korunmasını ve savaş suçlarının cezalandırılmasını öngörür. Savaşlar en fazla büyük insan kayıplarına, acıya ve yıkıma yol açar ve sivil halkı da etkiler. Bu nedenle, savaşın sadece askeri hedeflere yönelik olması ve savaş hukukunun ve insan haklarının korunması büyük önem taşımaktadır.
Şu an içinde olmasakta, her gün izlediğimiz İsrail’in Filistin’deki sivil halka uyguladığı bu acımasız şiddete dur diyemeyen, bu savaşı görmezden gelen , ticari çıkarları için buna sessiz kalan herkes aynı zamanda bu insanlık suçuna ortak sayılmalıdır.
