Felsefe

Vazgeçmek

Vazgeçmek

Bazen yapmanız gereken şeyler vardır ya da yapmak için zorunda kaldığınız şeyler… İşte tam öyle bir andan yazıyorum.

Gittiğim yolun çıkmaz olduğunu fark ettiğim an başka bir yolun beni beklediğini fark etmiştim ama nasıl olacaktı şimdi? E o kadar plan, emek, sevgi, hayal ne olacaktı? Hepsini sokağın sonunda öylece bırakıp dönecek miydim? Bazen fark etmek yetmiyor tabii, şimdi o gittiğin yolun aynısını hayal kırıklığını kucağına alıp dönmek var. Bilirsiniz hayal kırıklıkları baya ağırdır, taşıması kolay gelmez insana. E bir de girdiğiniz yolu kucakladığınız hayal kırıklıklarıyla dönerken yol daha da uzar. İnsanın düşünmek için ne kadar da vakti olur yol uzayınca…

Vazgeçmek

Bu kadar düşünce aynı anda aklımda nasıl savaşıyordu bazen ben de anlamıyordum. Neyse tabii hiç öyle kolay vazgeçer miyim, vazgeçmedim. Duvarın üstüne üstüne gidip itmeye çalıştım önce. Baktım ne duvar vazgeçiyor durduğu yerden ne de ben vazgeçiyorum.

İstediğim gerçekten duvarın yer değiştirmesi miydi? Neden o ordayken ben geçemiyordum ki? Kendi kendini yıkamaz mıydı bir duvar beni almak için? Ben sadece beni kabul etsin, yoluna davet etsin istiyordum. Çok mu zordu acaba? Nasıl anlayabilirdim ki onun ne düşündüğünü? Duvar sonuçta konuşmuyor işte ya da belki konuşuyor da ben duymuyordum. Belki konuştuğumuz lisanın farklı olmasındandı tüm bu anlaşmazlık, bu kabulsüzlük ve inat…

Bir süre sonra yorgun düştüm onun karşısında. Gölgesinin altında, sırtımı yine ona yaslayıp oturdum. Güçsüzdüm… O aynı heybetiyle ve gölgesiyle üstümdeydi. Ben bu kadar yorulmuşken o nasıl bu kadar sağlamdı? Hiç mi etki etmemişti ona çarpıp yere düşmelerim? Halbuki ben her düştüğümde yine ona tutunup kalkmıştım ayağa. Güçsüzlüğümün de gücümün de kaynağı oydu. Bazen hayat ne kadar tuhaf, şimdi yazarken daha iyi anlıyorum.

Vazgeçmek

Sonra birden kendi sorduğum sorunun cevabı “kendim” oldum. Ben artık onun yer değiştirmesini değil, belki de sadece beni görmesini istiyordum. Tüm ona çarpmalarım “Bak ben burdayım, beni hisset!” deme çabamdı belki. O görmedi ama ben de yine vazgeçmedim tabii. Zaman geçtikçe geçiyordu; hala aynı yerdeydim, sadece düşünüp bekliyordum. Ben sadece bekleyerek bir şeylerin değişmesini nasıl umut edebildim hala anlamıyorum…

Aradan uzun bir süre geçti ve ben aslında olayın duvar -da- olmadığını anladım. Onun beni görmesi değil, benim kendimi görmem gerekliydi. Kendimi hissetmem gerekliydi… Ben hala oradayken, onun gölgesindeyken kendimi nasıl görebilirdim ki? Bu zamana kadar hiç görememiştim. Sahi bir insan kendini nasıl görebilirdi ki? Ah keşke şimdi şöyle içimden süzülüp kendime “Nasılsın? bak ben burdayım, seni görüyorum, yanındayım.” diyebilseydim…

Aklımda yavaş yavaş vazgeçme düşünceleri kıpırdanmaya başladı. “Hadi kalk gidelim artık, zamanı geldi” der gibiydiler. Vazgeçmek; pes etmek, kaybetmek, başaramamak, güçsüzlük… Gerçekten vazgeçmek neydi? Kime göre anlamı bunlar olmuştu da ben vazgeçmekten böylesine korkmuştum. Korkuma kafa tuttum, sanki az önce korkan ben değilmişim gibi. Ne de asiydim korkunun önünde… Sonunda kararımı vermiştim vazgeçecektim.

Vazgeçerken önce kendimden sonra da duvardan geçtim… Kendimden geçen her adım, duvardan bir taş daha eksiltti. Bu kadar kolay mıymış duvardan geçmek? Belki de duvar sadece benmişim… Kendime giden her adımda kendimden geçtim, kendimi geçtim; yıkıldı(m), kucağıma aldığım hayal kırıklıklarından kendime geçebileceğim yollar inşa ettim. İnşa ettikçe azaldım, inşa ettiklerimle yeniden çoğaldım. Kendi içimden usulca geçtim… Sonunda bulduğum yine bendim ama aslında pek de değil gibiydim. Ne yani hani vazgeçmek kaybetmekti? Vazgeçmek aslında bulmakmış, ne kadar da geç fark etmiştim.

Şimdi yazarken düşünüyorum, belki de tüm bunların hiçbiri yoktu ve belki de ben hiç vazgeçmemişim…

Önerilen içerikler
BilgiFelsefeHayat

İnanmak Nedir?

BilgiBilimFelsefePsikolojiSağlık

Mindfulness (Bilinçli Farkındalık) Meditasyonu

BilgiBilimFelsefePsikolojiSağlık

Meditasyon: Zihni Huzura Yolculuk

GündemBilgiFelsefeHayatSağlık

Spiritüel ve Çakra Ne Demektir?

Abone olup yenilik ve promosyonlardan haberdar olabilirsin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Okumaya değer...
Sevgi bir tercih midir?